Yazı

YERYÜZÜ HAKKINDA BİR SERGİ

Cennete kaldırım döşediler / Bir de otopark kondurdular / Bir pembe otel, bir butik / Bir de gümbür gümbür gece kulübü / Hep böyle değil midir gidişat / Bilmezsin elindekinin değerini/ Yok olmadan.

Joni Mitchell’ın 1970 tarihli Big Yellow Taxi isimli şarkısından sözlerle açılan sergi, 68 kuşağına ve çevre konusunda işler yapan sanatçılara ithaf edilmiş. Çelenk Bafra ve Paolo Colombo’nun küratörlüğünü yaptığı bu sergi, klişeleşen işlerin dışına çıkarak sürdürülebilirliği bir kavram olarak ele alıyor. Canan Tolon, Bas Jan Ader, Elmas Deniz, Mark Dion, Yoko Ono ve Bingyi gibi dünyanın farklı yerlerinden 20 sanatçının işlerine yer veren etkinlikte hem sergiye özel olarak sipariş edilmiş güncel işler hem de ekoloji konusunu gündemine alan 19. yüzyıldan bugüne çeşitli işler bulunuyor. Bu da sergiyi belli bir döneme ait olmaktan çıkarıp zamandan bağımsız hâle getiriyor. Bütün işlerin ana ekseninde aynı şey var; üzerinde yaşadığımız yeryüzü.

Dikkat Çeken İşler

Serginin sürdürülebilirlik kavramını nasıl ele aldığını anlamak için Yoko Ono’nun müzeye bağışladığı Ex It adlı yerleştirmesinden bahsedebiliriz. Derme çatma tabutların içinden yükselen zeytin ağaçları, ölüm gerçeğine rağmen hayatın serpildiğini gözler önüne sererken Ono’nun ifadesiyle “bir süreklilik olarak yaşamın ta kendisi”ne işaret ediyor. 20 Mart’a kadar görülebilecek bu yerleştirme, sergideki en dikkat çekici işlerden biri.

Sergideki en genç sanatçı Alper Aydın, Türkiye’nin farklı bölgelerinden topladığı taşlarla oluşturduğu Taş Kütüphanesi adlı işiyle hem Türkiye’nin jeolojik zenginliğini gözler önüne seriyor, hem de farklı toplulukların ortak belleğine işaret ediyor.

Sergi alanının göze ve kulağa en çok hitap eden bölümü ise fuayedeki Sefatoryum. 10 yıldır İstanbul’da yaşayan sanatçı Camila Rocha’nın memleketi Brezilya’nın doğal zenginliklerinden esinlenerek hazırladığı bu ortak alan, insanların oturup dinlendiği ve paylaşım yaptığı bir “sefa bahçesi” olarak tasarlanmış.

Yok Olmadan sergisi, Çelenk Bafra ve Paolo Colombo tarafından “doğaya özlemin, yaşanabilir bir dünyanın ve sürdürülebilir bir ekolojik dengeye duyulan arzunun tezahürü” olarak nitelendiriliyor. 2016’ya doğayı yücelten ve çevresel farkındalığı gündeme getiren bir sergiyle başlayan İstanbul Modern, doğayı korumaya dair yüzeysel bakış açısını sanat yoluyla tersyüz ediyor.

Çelenk Bafra / Sergi Küratörü

Sergiyi bir de sizden dinleyebilir miyiz?

Kendi sanat pratiğini doğa hakkında araştırmalara adayan sanatçılardan ve ekolojiyle ilgili meseleleri kavramsallaştıran çalışmalardan bir seçki sunmayı hedefledik. İçinde yaşadığımız bu gezegenin korunmasına, değerinin anlaşılmasına ve bu konuda neler yapılabileceğine dair sanat yoluyla bir düşünme alanı açmak istedik.

 

Sergi kataloğundan bahsedebilir misiniz?

Serginin kavramsal çerçevesi ve yapıtlarla ilgili yazdığımız yazılar dışında katalogda iki makale yer alıyor. Birinde Post Carbon Institute’da çalışan Richard Heinberg, “Neden sürdürülebilirlik?” sorusuna yanıt ararken diğer makalede Dr. Roger Cook, doğa ve sanat ilişkisi üzerinden sergideki eserleri yorumluyor.

Peki, sizce gerçekten “yok olmadan” bir şeyler yapabilme umudu var mı?

İnsanlık olarak gelişme kaygısı, medeniyet kurma ve

doğaya hakim olma arzusu uğruna doğaya geri dönülemez bazı hasarlar bırakmış olsak da üzerimizdeki bu karamsarlığı ve ataleti atıp daha iyisini yapmaya çalışmalıyız, bunun için de umuda ve kreatif olmaya ihtiyacımız var.