Yazı

Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır

Ne de güzel söylemiş Atalarımız.

Eğer insanlar arada sırada bile olsa ata sözlerimizi hatırlasalar ve biraz düşünseler inanıyorum ki bu birbirinden kıymetli sözlerden dersler alarak, geri dönüşü olamayan pek çok hatayı yapmazlardı.

Şimdi iki haberden bazı bölümleri yazacağım ki bu atasözümüzü neden başlık yaptığım iyice anlaşılsın.

Hürriyet gazetesinin haberine göre Türkiye'deki görev süresinin sonuna yaklaşan ABD'nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey bir grup milletvekilini davet etmiş. Yemekte sohbet, “Türkiye’deki Türkler ve Kürtler ayrılmak mı istiyor?” konusuna gelince milletvekilleri de görüşlerini dile getirmişler.

Bazı Milletvekilleri, Türkiye’deki Kürt vatandaşların İran, Irak ve Suriye’deki Kürtlerden çok farklı olduğunu, yüzyıllardır kaynaşmış, iç içe geçmiş bir toplumsal yapı bulunduğunu vurgulamışlar.

BDP’li Sakık’ın, Kürtlerin talepleriyle ilgili sözleri üzerine ise Jeffrey, “Ayrılırsanız üçüncü sınıf bir Ortadoğu ülkesi olursunuz. Türkiye de batılı bir ülke olarak yoluna devam eder” demiş.

Sakık ise “Biz Ortadoğu bataklığında bir ülke olmak istemiyoruz. Biz Türkiye’nin batıyla entegre, Avrupa değerlerini gerçekten özümsemiş, demokratik özgürlükleri kurmuş, halklarının demokratik haklarını tanımış ileri bir ülke olmasını istiyoruz. Bugün Kürtler arasında bir oylama yapılsa ayrılmak isteyenler çok cüzi bir oran çıkar, belki yüzde 3’ü bulur” demiş. Konuşma sırasında Sakık “Amerika bugün bütün halkların Amerikası olmayı başardı. Bugün bir siyah ABD’nin başkanı oldu” diye eklemiş.

Konuşmanın tamamını buraya almak değil maksadım. Ancak içinden bir cümleyi alırsam “cımbızla çekilmiş ve yorum yapılmış” damgasını yemek istemem.

İnternet haber.com portalındaki bir haber de şöyle:

BDP Mardin Milletvekili Emine Ayna, 12 Eylül'de yapılacak referandumun boykot edilmesi gerektiğini belirterek, Anayasa'yı apoletlilerin yaptığını şimdi ise kravatlıların yaptığını söyledi. Ayna, "Bizi döven adam değişiyor. Bizi dövmekten vazgeçmiyor. Dün başka bir adam dövüyordu, bugün Recep Tayyip Erdoğan dövüyor. Bizi döven adamı tutukluyor ama sen dövüyorsun artık. Benim için değişen ne? O da kötüydü sen de kötüsün. Bunlar ikiyüzlü sahtekar yaklaşımlardır" dedi.

Şimdi ben sormaz mıyım?

Bin yıldır beraberiz ama siz Türk kelimesine entegre olabildiniz mi?

Türkiye ille de batıyla entegre olmak zorunda mıdır?

O batı ki haçlı seferlerini düzenleyen zihniyetini hala korumaktadır.

Ancak, yine de; Avrupa değerlerini özümsemedik mi?

Demokratik özgürlüğümüz yok mu?

“Halklarının” demokratik haklarını tanımış bir ülke değil miyiz?

Bu Milletvekillerine göre demek ki Türkiye çok gerilerde bir ülke.

Onların bakış açısına göre öyle geri ve tutucu bir ülkeyiz ki sadece Türk kökenli insanların haklarını tanıyıp diğer etnik kökenleri görmezden geliyor ve onlara seçme, seçilme hakkı vermiyoruz.

Ülkenin her yerine seyahat etme, fikrini özgürce söyleme, ticaret yapma, istediği yörede mülk edinip ikamet etme, devletin kurum ve kuruluşlarında iş edinme ve benzeri bir dolu hakkını vermiyoruz…

Hastalansalar bakmıyoruz, tıktığımız bölgeden dışarı çıkmalarına izin vermiyoruz, hiçbir okula kabul etmiyoruz, açlık, sefalet, yoksulluk ve yoksunluk içinde bırakarak günden güne azalmalarına, neredeyse yok olacak, nesilleri tükenecek bir noktaya getiriyoruz.

Öyle mi?

Size göre böyle mi?

Bu arkadaşları gelen dövüyor, giden dövüyormuş.

Zavallıcıklar dövüle dövüle vekil olmuşlar demek.

Amerika hayranlıklarına ne demeli?

Amerika bugün bütün halkların Amerikası olmayı başarmışmış.

Öldürülen binlerce Kızılderili gerçeğini bilmezsen, burnunun dibindeki Irak’ta ya da Afganistan’da neleri yerle bir ettiğini görmezsen , kendi menfaati için her ülkeyi karıştırmasını çok makul bulursan , şu “dolar imparatorluğunu” matah bir şey sanabilirsin.

Bugün dahi “bütün halkların Amerikası” diye bir şey yoktur.

Görüntülerle, gerçekler birbirinden çok farklı olabilirler.

ABD’nin siyahi başkanı olmuşmuş…

Günaydın.

Sahi, bu ülkede hiç Kürt Cumhurbaşkanı olmadı değil mi?

Kürtlerden Milletvekili, Bakan, bürokrat filan da olmamış demek.

İstanbul’un onbeş milyon denen nüfusu hep Türklerden mi ibaret ?

Servetine servet katan, en lüks ciplerde gezen zenginlerin tümü Türk olmalı.

Benim yakinen tanıdığım, bildiğim pek çok kişi demek ki Kürt olduğunu söylerken yalan söylemiş. Semt pazarlarının yarıdan çoğu Kürt esnafıdır. Avaz avaz Kürtçe bağırıp, mallarını özgürce satıp, bir başka semtin pazarına koşarlarken demek herkesi Kürt olmadıkları konusunda ikna etmişler.

Ege’nin, Akdeniz’in en mükemmel tatil yörelerinde de bir tane Kürt yok o zaman.

İyi de gittiğim tatil yöresindeki beyaz eşya satanlar, inşaat yapanlar , eğlence yerlerini işletenler kimlerdi?

Allah bilir bu arkadaşlarımızın şarkıcısı, türkücüsü, komedyeni, aktörü , artisti, ressamı, şairi, edebiyatçısı filan da yoktur.

Öyle ya kendilerini ifade etmeleri engellenmişse, özgür değillerse bu sanatlarını da icra edememişler.

Avrupa değerlerini konu etmek dahi istemiyorum.

İnsaf yahu…Avrupalıdan daha fazla Avrupalı olmadık mı?

Maşallah Avrupa’da ne varsa bizde üstüne bin eklenip piyasada olmuyor mu?

Hatta pek çok konuda çığırından bile çıkılmıyor mu?

Şu “değer” kelimesinden ne anlıyorsunuz anlatsanız da anlasak.

Almanya’da, Fransa’da göçmenlere yapılanlar nasıl bir değerdir sizce?

AB yollarında kırk sene geçirip de karınca kadar yol almamışsak, bu bizim değil Avrupa’nın sorunu olmalı.

Haa…Belçika gibi olalım diyorsanız orada “dur” derler adama.

Bu toprakları sizlerin ucuz popülist politikalarınıza kimse kurban etmez.

Zira her karesi kanla alındı.

Emine Ayna ne demişti?

“Bunlar ikiyüzlü sahtekar yaklaşımlardır"

Evet…tam da öyle…Yaptığınız aynen budur.

Yine de ikiyüzlü, sahtekar yaklaşımı kimin yaptığı konusunu düşünmeyi değerli okurlara bırakıyorum.

 

Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır.

Ne yazık ki bazılarının kararan gözlerini aydınlatmak mümkün görünmüyor.

Her gün gelen şehit haberlerini dinledikçe, herhalde kandan kızıla boyanmış gözleri ve kararan kalpleri ile bir vahşinin duyduğu zevkin aynısını duyuyorlar ki, durmuyorlar.

Bu ülkenin değerleri ile yetişen, ekmeği ile büyüyen, her imkanından sonuna kadar faydalanan ama sanki böyle bir şeyi hiç elde etmemiş gibi konuşanlarınsa yüzlerinin kızaracağını beklemek zannederim ki boşuna bir bekleyiş olacaktır.

Dilerim bu Atasözünden bir nebze ders alırlar.

Hoş bunlar, “Bu sözü sizin Atalarınız söylemiş, bizim Atalarımız değil” diyecek kadar bölücülük yapmayı da ihmal etmezler.

Allah hepsine akıl, fikir ve sağ duyu ihsan eylesin.

 

Çiğdem ALTINÖZ - 25.Temmuz.2010