Yazı

KENDİMLE KAVGAM…

Bazen kendimle kavga ediyorum.

Diyorum ki “ Çiğdem sen hem gönlünü hem de yıllarını sanata, edebiyata ve özellikle şiire vermişsin. Sana ne gerek siyaset?

İçimdeki diğer ses hemen savunmaya geçiyor :

- Ama bu haksızlık, sanatla uğraşanlar siyasete duyarsız mı olacak? Böyle bir kural var mı?

Diğer ses hemen devreye giriyor yeniden:
- Yok öyle bir kural ama sen otur evinde paşa paşa şiirler, romanlar, masallar filan yaz, burnunu sokma siyasete…

Evimin dünyaya açılan pencerelerine baktığımda gördüklerim, duyduklarım öylesine incitiyor ki beni, yazmayayım desem de duramıyorum.

Hani derler ya “ beş para ver konuştur, on para ver susturama” diye , işte aynen öyle.
Neler neler var yazmak istediğim ama çoğunlukla kendimi frenliyorum 301 kere...

Yine de duramıyorum bazen...
Hem nasıl yazmam?
Ordum gidiyor, dönüyor...Birilerinin ağzına sakız.
"Vay niye erken döndü, neden kalmadı?" Hani gitmişken Kerkük’e kadar uzansaydı diye düşünenler mi ararsın, Amerika istedi de çıktılar diyenleri mi duyarsın?

TSK ne yapsın? Gitmeseler ayrı konu, gitseler lâf, dönseler suç…
Bu konuşan takımın maksatları "üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek"…

Birileri çıkıyor Kürt sorunu diye ortalara.
Sanki etnik kökeni Kürt olanları bir yerlere hapsettik, ne konuşturuyoruz ne de yaşam hakkı tanımadan yok ediyoruz adamları.
Şimdi de utanmadan “demokratik özerklikten” bahsediyorlar.
Bunun arkası hayallerindeki Kürdistan’ı resmen ilan etmek.
Ana dil diyorlar. Sanki anadillerini konuşmuyorlarmış gibi.

İki yıl yaşadım doğuda. Hepsi şakır şakır Kürtçe konuşuyorlardı, hâlâ konuşuyorlar.Engelleyen yok ama sanki varmışcasına yaygara koparıyorlar.
Bakan, milletvekili, bürokrat, memur, doktor, esnaf, sanayici, işçi velhasıl her ne iş var ise onu yapabiliyor en üst düzeylere gelebiliyorlar.
Ama yine de sorun var diyorlar.

"Şu sorun ne" diyenlere, "onu da siz bulun artık" diyorlar.

Kendi ağızları ile biz Türkiye’yi bölerek şu internete, medyaya düşen meşhur haritamızı almak ve oraları Kürdistan olarak ilan etmek istiyoruz demiyorlar ama bizim entellere, sözde aydıncıklara ve de medya devlerine söyletmeye çalışıyorlar.

"Türkiye Türklerindir" logosunu elli yıldır gördüğüm gazete bile çark edebiliyor.

PKK'nin siyasi kanadı olan bu adamların maksatları Kürt kökenli vatandaşları kâh korkutarak, kâh kandırarak kendi ağalıklarını, derebeyliklerini sürdürmek…

Sinsice planlarla devletin hepimizin katkıları ile biriken paralarını o bölgelere yatırımlar yaptırarak sömürüp sonra da üstüne konmak.

Yani bizim sözde Atatürk’çü laiklerimiz bağcıyı döverken, onlar üzümü en iyi şekilde nasıl yeriz derdindeler ama bu durumu nedense gören yok.

Zira bizimkiler “Türban”a takılıp kaldılar.

Şimdi memleketin bu içler acısı halini görürken oturup duygusal ağırlıklı şiir mi yazayım?

Kendimle kavgalıyım ya, diğer ses bu kez  Afyonkarahisar ile ilgili olarak devreye giriyor hemen.
Ne mi diyor?

O da sonraya kalsın...


Çiğdem Altınöz- 14/03/2008