Yazı

GAVURCU DÜĞÜNÜ -1-

Havai fişekleri ardı ardınca patlıyor.

Gökyüzü sarıdan kırmızıya, maviden , eflatun tonlarına ,yeşile velhasıl birbirine karışan değişik ışık kümecikleriyle büyülü bir hal alırken, yayılan renklerin adeta bir yıldız yağmuru halinde yere inmesini uzaktan izliyorum.

Patlamalara karışan müzik o malum cıstak cıstak tonda.

Havai fişek gösterisi durunca silah sesleri geliyor ardından.

Güya yasak…

Kimin umurunda ki yasak.

***

Şimdi Anadolu’nun gözbebeği bir enstrüman olan sazın nağmeleri inletiyor ortalığı…

Saz iyi de türkü çığıranda iş yok. Hele bir de ses düzeni iyi olmayınca hiç çekilmiyor.

İyi ki uzaktayım…

Yakında olsam kulak zarlarım patlayacak gibi olurdu eminim.

Duyduğuma göre ünlü bir türkücü konuk olacakmış bu gece…

Bunu duyan gelmiş…Hatta yakın köylerden bile pek çok gelen varmış…

Bu düğün zengin düğünü…

Bu düğün gösterişin tavan yaptığı bir düğün…

 

Orada değilim ama biliyorum neler olduğunu, olacağını…

İyi ki uzaktayım…

Şimdi kızlar yöreye özgü hareketlerle halay çekmekteler.

“Kızların oynadığını nasıl anlıyorsun” derseniz eğer, müzikten derim.

Erkekler oynadığı zaman daha farklı çalar müzik ve davul daha farklı gümbürder…

Kızların müziğinde ritm değişiktir. Zira kızların ayak hareketleri, adım atışları ile erkeklerin sert vuruşlarının müziğe yansıması farklıdır.

***

Yıllardır her yaz düğünler olur burada.

Sanki kışın ağır şartları ile uyuşan bedenler bu düğünleri bekler.

Yurt dışından izne gelenler özellikle Temmuz, Ağustos aylarında düğün yaparlar.

Temmuz, yağmurun olmadığı bir ay olması sebebiyle tercih sebebidir. Üstelik harmanlar kalkmış, satışlar yapılmış, ceplere iyi kötü biraz para girmiştir.

Bu yüzden düğün sayısındaki artış ile en bereketli aydır adeta.

Düğünler genellikle üç gün sürer.

Kınası, yemeği, gelin alması olarak adlandırılır.

Gelin kınası erkek ve kadınlara açık yapıldığı gibi salt kadınlar arası yapılan bir eğlence de olabilir burada..Tercihe göre değişir.

Beni rahatsız eden ve garibime giden bir husus her şeyin en fazla bir hafta veya on gün içinde başlayıp neticelenmesidir..

Şöyle ki:

Yurtdışından gelenler adeta bir çekim merkezidir.

Köyde yaşayıp da evlenme çağına gelmiş(*) oğlu olanlar, yurtdışında yaşayan ailelerin kızlarını oğullarına isterler. Elbette yıl içinde bunun araştırması yapılır önceden.

Araya hatırlı kişiler sokulur ve kız istenir.

Aile evet derse ya o gece ya da ertesi günü “şekeri yenir”.

Yani haber hemen köye duyurulur ve kız evinde toplanılır. Erkek tarafı zaten hazırlıklıdır.

Hemen sinilere çeşit çeşit kuruyemiş, şeker, lokum doldurulur ve gelen misafirlere dağıtılır.

Elbette davul, zurna , klarnet veya teypten sonuna kadar açılan müzik eşliğinde eğlenilir.

Bu eğlenmenin ardındaki günlerde alışverişler yapılır, gün belirlenip davetiyeler bastırılır ve herkese acilen dağıtılır. İşte tercihler bu hazırlıklar safhasında yapılır ki davetiyeler öyle bastırılsın.

***

Bu düğünlerin ortak bir yanı vardır.

Sözde haremlik selamlık usulü… Erkekler ayrı yerde otururlar, kadınlar ayrı yerde.Bu kaide asla değişmez.

Gözünüzün önüne kocaman bahçesi olan bir ev getirin.

Evin yakınında açık bir mutfak hazırlanır ki ikram işleri oradan kolayca yapılsın.

Yine eve yakınca bir yere de saz ekibi için yer ayrılır. Elektrik tesisatı ona göre hazırlanır.

Bahçenin en güzel yeri hep erkeklere ayrılır. Masalar, iskemleler orada daha bir özenlidir.Hele de düğüne gelecek siyasiler varsa…

Erkeklerle kadınların ayrımı gelin ve damat masası ile belirlenir. Kadınlara ayrılan kısımda da plastik iskemleler vardır ama pek çok kadın yer bulamayıp serilen hasırlara oturuverir.

Bahçenin tam ortası boş bırakılır, oyun oynanabilsin diye.

Bu cins ayrımına yönelik oturma biçimine pek gülerim.

Sorarım neden ayrı oturuyorsunuz diye.

- Adetimiz öyle, derler.

- Neye göre bu adetiniz? Dine göre mi?

Cevap veremezler. Aslında dine göredir ama işin öylesine cılkını çıkarmışlardır ki “evet” demeye utanırlar sorduğumda.

Eskiden kadınlar ayrı yerde eğlenirlermiş, erkekler ayrı yerde. Hatta gençler kadınların eğlendiği evde, gözetleyecek ufacık bir delik bulmak, oynayanları veya yavuklularını görebilmek adına olmadık zorluklara katlanırlarmış.

Şimdi ise tam gülünecek halde eğleniyorlar. Güya ayrı oturunca mesele çözülüyor.

Yine sorarım:

- Eğer dine göre ayrı oturma adetiniz var ise neden erkeklerin karşısında kadınlar kızlar oynuyor? Bu günah değil mi?

- Adet böyle!!!

- O zaman herkes ailesi ile otursa, oynanacakken herkes ailesi ile kalkıp oynasa daha keyifli olmaz mı?

- Olur mu ayıp…Adetimiz böyle!!!

Hay adetiniz batsın emi…

(Devam edecek)

 

Çiğdem Altınöz - 03/07/2007

 

(*) Evlenme yaşı köy yerinde on altıdan başlar. Yukarı doğru gider.

 

***