Yazı

CANIM SIKKIN...

Tek bir hususa değil, pek çok şeye sıkılıyor canım…
Sıkılmaz iseniz sıralayayım.

O malum güruhun davullu zurnalı karşılanmasına,
Biz pkk'nin partisi değiliz diyenlerin pkk'den Öcalan emriyle ayrılıp dönüş yapanlara karşılama töreni düzenlemelerine,
Bal gibi de pkk'lı olduklarına ve dahi onlara ait bir parti olarak kurulduklarına
Düne kadarki söylemlerinde ne kadar yalan ve sahte olduklarının ortaya çıktığını dahi düşünemeyecek kadar acz içinde, ya da aymaz olmalarına,
Böyle bir partinin TBMM'yi işgal etmesine
Vergilerimizle aldıkları maaşı asla hak etmediklerini düşünüp çaresiz kalmaya, 
Ettikleri yemine sadık kalmamalarına, dışarıdan görülenle, içlerindekinin bir olmamasına
İmralı'daki katilin utanmadan sıkılmadan ahkâm kesmesine, yaptıklarını bir kalemde unutup "benim de dışarıda olmam gerekir" diye haberler yollamasına
Yol haritaları çizmesine, kendini "ulema" sınıfına sokup beslendiği yerden ülkeyi yönetmeye kalkışmasına,
Bu katili adam yerine koyanlara, gözünü İmralı'ya dikip hazret ne söyleyecek, ne yazıp çizecek diye bekleyenlere,
Söylemlerini önemseyip icraatlara geçilmesine, ama bir yandan da "muhatabımız değil, asla da olamaz" türünden beyanatlar verilmesine,
Aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış sözüne uyan davranışlar sergileyenlere,
Her olaydan siyasi rant elde etmeyi marifet sananlara,
Dedikoduyu gerçek sanıp yazıp çizenlere,
Memleketin halini görmezden gelip köşelerinde şarap muhabbetine ya da dağa kadın kaldırma gibi seviyesiz muhabbete takılanlara….
Ermenilerle olan imzalaşmaların tam olarak ne olduğu ve neyi kapsadığını açık, net bilememeye,
İran ile aşırı yakınlaşmaya (ortak paramız bile olacakmış teranelerine)
Azerilerin bayrağımızı indirmelerine,
Bu kardeşlerimizin yıllardır KKTC'yi tanımadıkları halde bizim onlara her daim kardeşçe ve dostça yaklaştığımızı her zaman yanlarında olduğumuzu bir kalemde unutuvermelerine,
Komşularla barışık olacağız, bu halkayı büyüteceğiz türünden söylem ve davranışların güzel olduğunu kabul etmiş olmakla birlikte, komşularla iyi geçineceğiz derken milletçe birbirimize düşürüldüğümüzün gözden kaçmasına,
Açılım konusunda nereye kadar açılıp saçıldığımızı çözememiş olmaya,
Muhalefetin hemen her konudaki uzlaşmaz, kavgacı tavrına
Liderlerin mektuplaşmalarındaki görüşmemiz kameralı mı olsun, kamerasız mı restleşmesine,
Aynı liderler bir düğünde bir araya geldiği için bazı yayın organlarının "Nikahta gerçekten keramet varmış!"türünden başlık atmalarına,
TSK'nın ıslak, kuru hallerine,
Yıllardır bitirilemeyen pkk gerçeği ortada dururken ve değerli komutanlar "o konuda yanlışlar yaptık" diye beyan ederler iken, Ak Partiyi ve Gülen'i bitirme eylem planları yapmaya çalışılmasına, sonra da hiçbir şeyden haberleri yokmuşçasına davranılmasına,
Denizden hâla mermilerin çıkabilmesine,
İnsanların bir bölümünün, gözaltında olan Ergenekon davası tutuklularının tamamının suçsuz olduğunu iddia etmesine…
Diğer bir bölümün ise "ateş olmayan yerden duman çıkmaz" mantığı ile "suçları olmasa mapusta yatırılmazlardı" diye kestirip atmalarına,
İşine gelince adaleti öven, işine gelmeyince savcılara söven zihniyetlere,
Hemen her şeyin faturasının başka adrese/lere kesilmeye çalışılmasına,
Malum avukatlık, savcılık meselesinin durup durup yinelenmesine
Canı sıkılanın parti kurmasına,
Parti kurunca ilk toplantıyı Samsun'da yapmanın marifet olduğunu sananlara,
Vaktiyle kurulmuş ve zaman içinde güncelliğini de tabanını da kaybeden bazı partilerin birleşmeye çalışmasına,
Atatürk'ün her daim siyasi çıkar hesapları gözetilerek kullanılmasına,
Yaprak dökümü dizisindeki genç adamın kalp krizinden ölüvermesine,
Aşk-ı Memnu denen dizinin sündürüle sündürüle bitse de kurtulsak dedirten hale gelmesine, (seyretmiyorum ama reklamlarından da, haber konusu olmasından da bıktım)
Garipoğlu ve Münevver isimlerinin bilmem kaç bin kere tekrarlanmasına,
Artan intiharlara, sapıklara, adam kesen, doğrayan, gözünü kırpmadan cana kıyanlara,
Sık sık kesilen elektriklere, yollardaki tamirlere,
İnternetin hızını uçuruyoruz demelerine karşın sık sık sorunlar çıkmasına, bir türlü uçamamaya,
Üniversite sınav sisteminin değişmesine, yeni sistemin iyi mi kötü mü olacağını tam anlayamamış olmama,
Dershane ücretlerinin yüksekliğine, evlatlarımızın dershaneye gitmeye mahkum edilmesine,
Her kafadan bir ses çıkmasına,
Murat Bardakçı'nın milleti konuşturmayıp hep kendi konuşmasına,
Her kanalda belli isimlerin saatler boyu ahkâm kesmesine,
Domuz yenmesi dinimize aykırı iken domuz gribinden ölebilecek olmamıza,

Sıkılıyor canım….

Hep ülkeden bahsettim…
Aslında daha yazacak pek çok madde var ama uzatmayalım...

Son satırları da emeklilere ayırayım…

Emekli maaşlarına haciz konamayacak diye yazan kanuna rağmen pek çok emekli vatandaşın maaşlarına şakır şakır haciz konmasına,
Nice emeklinin kış kapıya dayanmışken yakacak alamamasına, kiminin de doğal gaza zam gelecek diye şimdiden yüreklerinin titremesine,
Çocuk okutan, toruna bakan nicelerinin her geçen gün daha da ezilmelerine,
Ve zamanında primi, vergiyi en yüksek limitten ödediğimiz halde, yeni emekli olanlar 1,200 TL ve üzeri maaş alırken biz eski emekliyiz diye maaşlarımızın 670 lirada takılıp kalmasına,
Bu para ile de insanca yaşayamama, geçinememeye…

Çok ama çok sıkılıyor canım…

Haksız mıyım?

 

Çiğdem Altınöz -28/10/2009