Yazı

Bakmazsan dağ, bakarsan “VERİGO”

Her tarafına istediğim gibi yetişemediğim bir bahçem var.

Tarlamızın en kıraç, bol taşlı, toprağı kirsli yerini adam etmeye çabaladık yıllar önce.

Önce fidanları diktik, sonra üzüm bağlarını.Her gün sula, yabani otları ayıkla, tutmazlarsa diye korku çek…

Sonra…ya sonra ?

Çamlar, kayısılar, erikler, vişneler, elmalar,armutlar, bademler, ayvalar sabrımızın mükafatını verdiler zaman içinde ama en çabuk bağlarımız sevindirdi bizi.

İncecik üzüm fidanları kısa sürede yemyeşil yapraklar sundular bize. İpek gibi yumuşacık ve yırtıksız yaprakları toplamak ve sarma sarmak pek bir keyifliydi.

Sonra üzüm vermeye başladı bağlarımız. O zamana kadar üzümün nasıl oluştuğunu bilmezdim. Çünkü şehirde manavdan kilo işi alırdık…

Çocukluğumda dedemin bahçesinde asma vardı ama ben o zamanlar üzümlerin nasıl oluştuğuna hiç dikkat etmemişim nedense.

 

Budanırken ağlayan üzüm bağları önce açık yeşil yapraklar veriyordu. Yapraklar büyümeye başlarken aralarda mini minnacık üzüm salkımı.

Küçücük bir salkımın uzarken çiçek açmasını ilk kez kendi bahçemde gördüm.

Çiçeklenen üzüm salkımının meyveye yani taneciklere dönüşmesi, tanecikler büyürken salkımın gelişmesi, yeşilken sararmaya, en sonunda olgun sarıya, kavuniçine veya mora dönüşmesini izlemek kadar keyifli bir şey olacağını da bilmezdim.

Ağustos ayında bu en olgunu diyerek dalından kopardığım üzümü oracıkta yemenin , ya da buzdolabında soğutarak öğlen sıcağında ağzınıza birer birer atarak içinizi ferahlatmanın tadına doyum olmaz.

Bahçemde çekirdeksiz ve çekirdekli türünden değişik üzümler var.

Biz onlara sultani, kınalı yapıncak, razakı, keçi memesi, karagözüm deriz ama belki de gerçek isimleri başkadır bilemiyorum.

Bir de Kıbrıs’tan getirip diktiğimiz ve adının “Verigo”, olduğunu söyledikleri bir üzümümüz var. Allah nazardan saklasın bahçemin en havalı üzümüdür o.

Bu üzümün hikayesi de şöyle.

Kıbrıs’ta bir köyde yetişen bu üzümün adını bilmezlermiş sahipleri. Bir gün İngiliz turistler mi yoksa o zamanın İngiliz valisi mi gelmiş tam bilemiyorum. Ev sahipleri de onlara dalından koparıp bu üzümlerden ikram etmişler.

İngilizler bu buğulu siyah üzümü yedikçe yüzlerindeki ifade değişmiş. Hepsi ısırıldığında erik gibi kütür kütür olan ama damakta bambaşka bir tad bırakan bu üzümü yedikçe çok iyi, çok güzel anlamında very good , very good demeye başlamışlar.

Köylüler de o günden sonra bu üzüme kendi anladıkları biçimde “Verigo” demişler.

 

Gerçekten bahçemizdeki nadir bağlardan biridir “Verigo”.

Yaprakları bile değişiktir diğer üzüm yapraklarından. Meyvesi de diğerlerinden daha geç olgunlaşır. Yeşilken ekşidir yenmez. Giderek kararır ama üzeri buğulana buğulana kararır. Hani adeta “ Ben farklıyım, kendimi naza çeker öyle olgunlaşırım” der gibidir.

Belki de kırmızı şarabın elde edildiği türdür bu bilemiyorum. Tam olgunlaştığında kopardığınız salkım bir kiloya yakındır.

Taneleri olabildiğince iridir.Çekirdeklidir ama taneyi koparıp ağzınıza attığınızda gerçekten ses çıkararak ezilir . Suyu tüm ağzınızı kaplar. Sert, sulu nefis bir üzüm…

 

Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ diye bir atasözümüz vardır ya işte bizim toprağı sert ve çok taşlı, biraz kazıldığında altında kireçli tabakanın bulunduğu bahçemiz baktıkça, ilgilendikçe yıllar içinde gerçekten bağ oldu.

 

Şimdi kayısılarım olgunlaşıyor. Kirazları yedik kemali afiyetle. Vişnelerin birazı komposto oldu ama en çoğu çatımdaki sığırcık kuşlarına yem oldu. Dutlarıma da ortak oluyorlar ama ben yine de hem siyah hem beyaz dutlarımı topluyorum akşam üzerlerinde.

Haziran sonunda dut mu kalır demeyin. İstanbul’da yaşarken bu ayda dutu bulmak zor olabilir ama benim bahçemde dutlar yeni olgunlaştı.

Kırmızı ve sarı eriklerimin toplanmasına daha var, yeşilleri ise bitirdik. Armut ve elmalar da usuldan büyüyorlar.

Bağlarımsa yemyeşil yapraklarını sunuyor bana. Üzümler çiçek açma işlerini bitirdiler meyveye döndüler.

Tazecik bağ yapraklarımdan topladım sabah erken vakitte, enfes bir zeytinyağlı sarma yapacağım az sonra.

 

Rabbimin bizlere sunduğu her şey ne kadar güzel…

 

Bilgi :

Ülkemizde yetiştirildikleri bölgelere göre üzüm çeşitlerimiz de şunlarmış, paylaşmak istedim.

 

Marmara: Adakarası, Papazkarası, Karasakız, Gamay, Yapıncak, Sauvignon Blanc, Cinsault ve Semillon, Riesling

Ege: Çalkarası, Sultaniye, Bornova Misketi, Cabernet Sauvignon, Carignan, Alicante Bouchet, Chardonnay ve Merlot

Karadeniz: Narince

İç Anadolu: Kalecik Karası, Narince, Emir, Hasandede, Papazkarası

Akdeniz: Dökülgen, Kabarcık

Doğu Anadolu: Öküzgözü, Boğazkere, Narince

Güneydoğu Anadolu: Boğazkere, Horozkarası, Dökülgen

 

25 Haziran 2008/Milliyet Blog